Finansal Özgürlük Yolculuğunda Yaptığım Hatalar ve Geliştirdiğim Yönlerim

Finansal Özgürlük Yolculuğunda Yaptığım Hatalar ve Geliştirdiğim Yönlerim

13 Eylül 2020 15 Yazar: Bay Tutumlu

Herkese selamlar;

İyi kötü 26 aydır ciddi manada yatırım yapıyorum ve bunu da yaklaşık 1 yıldır twitterdan ve blog aracılığıyla paylaşıyorum. Bu yolda çok şeyler öğrendim, başlarda kaybettim sonra yavaş yavaş işin kurallarını kavramaya başladıkça kar etmeye başladım. Bu esnada gerek sosyal medya üzerinden, gerekse blogdan sizin değerli görüşlerinizden de geri bildirim alarak stratejimi bir noktaya getirdim. Bu nokta elbette ki son nokta değil, ömrümüz boyunca kendimizi geliştirmeye ve yenilemeye devam etmek mecburiyetindeyiz. Hayat, yediğimiz kazıkların bileşkesidir demişler, biz ise mümkün olduğunca az kazık yiyerek finansal özgürlüğe ulaşmaya çalışacağız.

Finansal özgürlüğü kovalamaya ve bu konuda araştırma yapmaya 2018 yılının yaz aylarında başlamıştım. İlk okuduğum kaynaklar lattedenborsaya.com ve mrfreeat33.com idi. Daha sonra kendisiyle şahsen de tanışma fırsatım olan Yiğit beyin üzerimde hakkı büyüktür. İlk kıvılcımı buralardan aldıktan sonra uzun bir araştırma sürecine giriştim. Finansal özgürlük nedir, nasıl ulaşabiliriz, ülkeler arası farklar nelerdir, vergi sistemi nasıl işliyor bunları araştırdım. Bu aşamada hisse senetleri ya da diğer yatırım araçları değil de finansal özgürlük fikrinin özünü kavramaya çalıştım. Çünkü, bu kavram sizi belli bir aralığa kısıtlamıyor. Tamamen emlak yatırımı ile de özgür olabilirsiniz, hisse senedi ve diğer sabit getirili araçları kullanarak da. Önemli olan yeterli mal varlığına ulaşmak ve bunu her yıl enflasyondan daha hızlı bir şekilde büyütebiliyor olmak. 

Yurt dışında ve özellikle ABD’de hisse senetlerinin uzun yıllara dayanan bir geçmişi var. 1800’lü yıllardan beri temettü dağıtan ve her yıl bu temettüsünü artıran şirketler mevcut. Düşük enflasyon ve faiz ortamında da bu şirketler her yıl temettülerini enflasyonun üzerinde artırarak yatırımcılarına pasif gelir sağlıyorlar. Bakın, enflasyonun üzerinde temettü veriminden bahsetmiyorum, enflasyonun üzerinde temettü büyümesinden bahsediyorum. Çünkü esas olan tek seferlik yüksek temettü değil, süreklilik arz eden ve her yıl enflasyonun üzerinde artan temettüdür. ABD’de çoğu temettü aristokratı şirket %1-2 arasında temettü verir, fakat temettülerini her yıl %10-15 oranında artırırlar. Hisse fiyatı da temettü ile birlikte arttığı için yatırımcılara çifte kazanma şansı verir.

Hata-1 Temettüye Fazla Önem Vermek

Neyse fazla dağıldık, ilk yatırım yaptığım zamanlarda(2018) büyüme ve temettü hisseleri arasındaki farkı tam kavrayamadığım için, Türkiye’nin dev sanayi şirketlerine yatırım yaptım. Bunlar genellikle sermayesi 1 milyar tl ve üzerinde olan, büyümesini büyük oranda tamamlamış, minimal yatırımlar yapan ve özkaynakları yavaş büyüyen şirketler. E ben de 30’lu yaşlarımın başındayım, her yıl yüksek temettüye ihtiyacım yok ki:) Stratejimdeki birinci hata, yüksek temettüye fazla önem verip, büyüme şirketlerini kaçırmak oldu. 2018 yılını %21 kayıpla kapatmamın en büyük sebebi sektörleri döngüsel olan ve döngünün sonuna yaklaşmakta olduğumuz bir zamanda dev sanayi şirketlerinin portföyümdeki ağırlığını fazla tutmak oldu.

Sadece temettü şirketi almadım tabiki, o dönemde almaya başladığım ve şu anda portföyümde büyük yer tutan bir tarım şirketi de tipik bir büyüme hissesiydi fakat o dönemde bunu almış olmak ancak şansla açıklanabilir çünkü o zamanlar özkaynak karlılığı, ROIC gibi şeylerden habersizdim 🙂 Yavaş yavaş finans konusunda bilgilerim arttıkça ve hisse değerlemeyi öğrendikçe, yaptığım hatalar da gözüme görünmeye başladı.

Hata-2 Yanlış Portföy Dağılımı ve Çeşitleme Yapmamak

Madem 2018’den başladık, devam edelim. 2018 yılının ortalarına geldiğimizde elimde güzel bir miktarda vadesiz döviz bulunuyordu. Hatırlayacağınız 2018 Ağustos kur krizinden 2 ay önce dövizin hepsini ve bir miktar altın bozdurarak yatırım amaçlı bir ev aldım. Bu, aslında yukarıda yazdığımdan da büyük bir hata ama neyse 🙂 Bu hareketle, hem kur yükselişini kaçırmış oldum hem de portföy çeşitlendirmesini sıfıra indirdim. Elimde 1 adet yatırımlık ev ve kredi borcundan başka bir şey kalmamıştı, ne akıl ama değil mi 🙂 Neyse en azından tasarruf oranımızı çok fazla etkilemeyecek bir miktar idi ve kısa süreli bir krediydi.  Geçtiğimiz aylarda kredinin bitimine yakın bu evi de satarak planladığım portföy dağılımına ulaşmış oldum. Finansal özgürlük fikrini keşfetmemin bu evi aldıktan 1 ay sonraya denk gelmesi de ayrı bir ironi sanırım. 

Hata-3 Elde Nakit Tutamamak

Bu hatayı hala kısmen de olsa yapıyorum. Türkiye’de 2 yıldan uzun ralliler ve 2 yıldan uzun düşüşler asla olmuyor. Salınım genliği ve frekansı oldukça yüksek bir piyasada işlem yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenle aylık düzenli alımlar her zaman işe yaramayabiliyor. Uzun bir rallinin tam sonunda alım yapmak ile uzun bir ayı piyasasının dibinde alım yapmak arasında oldukça büyük fark oluşuyor. Bunun birden fazla çözümü var ve hiçbiri kesin çözüm değil. Aylık alımlara devam ederken bir kısım paranızı yedek akçe olarak kenara koyarak önceden belirlediğiniz oranlardan alımlar yapabilirsiniz. Ya da hisse senetleri ile ters korelasyonda olan bir enstrüman bulup, birinin yükselip diğerinin düştüğü zamanlarda dengeleme yapabilirsiniz. Şu an için ben birinci yöntemi uygulamaya çalışıyorum. Piyasa zamanlaması uzun vadede zor olsa da kısa ve orta vadede borsanın veya takip ettiğim hisselerin %3 ve daha fazla düştüğü günlerde alım yaparak riski azaltmaya ve getiriyi artırmaya gayret ediyorum. 

Bu hata, eurobondları da ilgilendiriyor. Eurobondlar bildiğiniz üzere CDS ve ABD tahvillerinden etkileniyorlar. Bu yüzden bu iki parametre hakkında az da olsa bilgi sahibi olmanız ve makroekonomik gelişmeleri takip etmeniz gerekiyor. Eurobondlarda hisseler gibi her ay alım yapamadığım için CDS’in ve ABD tahvillerinin yüksek olduğu zamanları yakalamaya calışıyorum. Bu da her zaman mümkün olmuyor. Döviz mevduatları da sıfıra yakın olduğu için, vadesiz döviz tutmak bende paramı çalıştırmadığım hissiyatı uyandırıyor 🙂 Fırsat maliyeti ile alım için bekleme arasında çoğu zaman ikilemde kalıyorum.

Şu andaki statejimi toparlarsam;

2019 yılının sonlarına doğru geliştirdiğim ve uygulamaya başladığım stratejiyi devam ettireceğim. Finansal özgürlük planım adlı yazımda anlatttığım üzere portföyde %60-65 oranında hisse senedi, %30-35 oranında eurobond bulundurmaya ve bu oranı sabit tutmaya gayret edeceğim. Şu anda eurobond kısmı doların yükselişine paralel olarak hisse senetlerinden daha az ekleme yapmama rağmen tl bazında daha yüksek getiri elde etti. Tabiki bu hep böyle olmayacak. Hiçbir yatırım enstrümanı sonsuza kadar aynı şekilde kazandırmaya devam edemez. Bu nedenle ucuz olduğunu düşündüğüm hisselerde alımlara daha fazla ağırlık veriyorum.

Hisse senedi demişken, artık hisse seçiminde daha bilinçliyim ve daha az hata yaptığımı düşünüyorum. Hızlı büyüyecek düşük ve orta sermayeli(small-cap, mid-cap) şirketlerden özsermaye karlılığı(ROE) ve yatırılan sermaye karlılığı(ROIC) yüksek olanları tercih ediyorum. Bu şirketleri de direkt almıyorum elbette, şurada yazdığım kriterlere göre eleme ve değerleme yapıyorum. Özellikle şirket yönetiminin güvenilirliği bu tarz küçük şirketlerde daha ön plana çıkıyor. 

Tabiki sadece smallcap şirket almıyorum. Portföyde defansif unsur olarak görev yapan veya karşıt yatırım olarak tuttuğum şirketler de var. Defansif şirketler, betası düşük olan ve düşüşlerden az etkilenen; karşıt yatırım için aldıklarım da şu anda kötü durumda olan fakat ekonomide çarklar tekrar dönmeye başladığında prim yapmaya müsait olan şirketler. Bu anlamda, şu anda 14-15 şirketlik bir portföy ile  sektör bazında yeterli çeşitlemeyi yakaladığım kanaatindeyim.

Eurobond tarafında CDS yüksek oldukça alıcı olmaya devam edeceğim. ABD tahvilleri sıfıra yakın durumda ve birkaç yıl daha böyle kalacakmış gibi görünüyor. FED ne zaman faiz artırmaya karar verir, o zaman stratejiyi bir daha gözden geçiririz. Düzenli 2 ayda bir eurobond alımına devam edersem 4-5 yıl içerisinde eurobond hedefime de ulaşacağımı düşünüyorum. Ondan sonrası da hisse senetleri ile eurobondlar arasında dengeyi sağlamakla geçecek.

Yaklaşık %35’ini tamamladığım finansal özgürlük yolculuğumda bana destek olan ve değerli görüşleri ile katkı sağlayan herkese çok teşekkür ederim. Hedefe ulaşmak için önce inanmak, sonra da bu inancı ne olursa olsun, hangi zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım devam ettirebilmek gerekiyor. Hala harekete geçmemiş, bir kıvılcım bekleyen ne kadar finansal köle varsa size sesleniyorum. Henüz geç değil! Yatırıma başlamak için en iyi zaman dündü, ikinci en iyi zaman ise bugün…

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Bay Tutumlu