İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çok Biriktirmek Mi? Sıfırla Ölmek Mi?


Herkese selamlar.

Günümüzde tasarruf yapmak, finansal bağımsızlığa ulaşmak ve hayatımızı daha dengeli bir şekilde sürdürmek üzerine sayısız kaynak bulmak mümkün. Fakat asıl soru genellikle “Bunu günlük hayata nasıl uygulayabiliriz?” oluyor. Birikim yapmaya heveslenen, ancak nereden başlayacağını bilemeyen ya da fazlasıyla disiplinli olup yaşamın tadını çıkarmayı unutan pek çok kişiyle karşılaşıyoruz. Diğer yandan, “Sıfırla Ölmek” kavramı da hayatımıza giren yeni bir perspektif sunuyor: Bütün birikimlerinizi hayat sonuna kadar yığmak yerine, onları yaşam süreci içerisinde anlamlı deneyimlere ve gerçek mutluluğa dönüştürmek. Bill Perkins’in bu kitabını okumak gerçekten hayata bakış açımda radikal bir değişikliğe neden olmuştu.

Bu yazıda, tasarrufun doğru dengesini nasıl kurabileceğimiz, çok tasarruf yapmanın ne gibi riskler doğurabileceği, az tasarruf yapmanın hangi tuzaklara yol açabileceği ve finansal bağımsızlık kavramının nasıl hayata geçirilebileceğini anlatmaya çalışacağım. Öyleyse başlayalım.


1. Tasarrufun Psikolojisi: Neden Tasarruf Yapıyoruz?

İnsanlar tasarruf etmeye farklı nedenlerle yönelir. Kimimiz emeklilikte rahat etmek ister, kimimiz hayalini kurduğumuz bir iş kurmak için sermaye oluşturur, kimimiz ise sadece güvenlik hissiyatını güçlendirmek amacıyla kenara para koyarız. Buradaki kritik konu, tasarrufla ilgili içsel motivasyonunuzu ve amacınızı net olarak belirlemektir. Çünkü somut bir hedef olmadan yapılan tasarruf, çoğu zaman “niçin sıkıyorum?” sorusuna yanıt ararken insanı yıpratabilir.

Korku Odaklı Tasarruf: Bazı insanlar, gelecekte başlarına gelebilecek beklenmedik olayların kaygısını fazlasıyla taşıyor. Gelir kaybı, işsizlik, sağlık sorunu gibi ihtimaller onları para biriktirmeye iter. Bu yaklaşımın olumlu yönü, gerçekten beklenmedik durumlarda sizi finansal açıdan koruyacak bir kalkan olmasıdır. Ancak korku odaklı bir yaklaşıma fazla kapılmak, aşırı kısıtlayıcı bir hayat tarzına sebep olabilir. Çok fazla endişe, “daha çok biriktireyim, daha da çok biriktireyim” döngüsünü muhtemelen besleyecektir.

Hedef Odaklı Tasarruf: Ev almak, araba almak, çocuğun eğitimi için fon oluşturmak veya dünya turuna çıkmak gibi somut hedefler doğrultusunda tasarruf yapmak oldukça motive edicidir. Sıkıldığınız ya da harcama isteğinizin kabardığı anlarda, “ben bu parayı şunun için biriktiriyorum” diye kendinize hatırlatmanız, sürdürülebilir bir disiplin sağlar. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken, hedeflerinizin sizi tamamen yıpratmayacak şekilde planlanmasıdır.

Varoluşsal Tasarruf: Bir kısım insan, tasarrufu “hayat felsefesi” olarak benimser. Minimalizm, sürdürülebilirlik, doğaya ve kendine saygı çerçevesinde tüketimi azaltmak gibi motivasyonlarla para harcamalarını kısarlar. Bu yaklaşım, tüketim kültürüne karşı bir tavır olarak kendini gösterebilir. Ancak sırf “minimalist yaşamalıyım” diye aşırı kısıtlamacı bir düzene geçmek, zamanla mutsuzluğa da kapı aralayabilir. Minimalizm konusunda bir podcast bölümü yapmıştık, mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.

İşte tasarrufun psikolojisinde bu çeşitlilik, her birimizin farklı hayat koşullarında, farklı finansal stratejilerle yola devam etmesini kaçınılmaz kılıyor. Önemli olan, kendi iç dünyanızda tasarruf yapma nedeninizi iyi anlamak ve bunu hayatınıza olabildiğince pozitif bir şekilde adapte edebilmek.


2. Hayat Dengesi Nedir ve Neden Bu Kadar Önemli?

Hayat dengesi, bizim hem bugünü hem de geleceği eşit derecede önemseme çabamızın adıdır. Sadece geleceği düşünerek bugünün tüm neşesinden feragat etmek, ilerde büyük bir pişmanlığa yol açabilir. Sadece bugüne odaklanıp, “gelecek nasıl olsa gelir, nasılsa bir şekilde hallederim” demekse başka bir tür pişmanlığın kaynağı olacaktır.

“Hayat dengesi” dediğimizde çoğu kişinin aklına, iş ve özel hayat arasındaki denge geliyor. Ancak burada konuştuğumuz denge, bundan daha geniş kapsamlı:

1. Maddi Denge: Gelirinizle giderleriniz, hedefleriniz ve günlük ihtiyaçlarınız arasında uyum aramak.

2. Zaman Dengesi: Bugün yapacağınız aktiviteler ile geleceğe yatırım olarak harcayacağınız zaman arasında bir denge oluşturmak.

3. Duygusal Denge: Para biriktirmekte gösterdiğiniz disiplin ile kendinizi ödüllendirme konusundaki esnekliği birleştirmek.

Tüm bu dengesizlikler bir araya geldiğinde, ne yazık ki akla“Ya ben bütün hayatımı çalışarak mı geçireceğim?” veya “Niye bütün arkadaşlarım tatillerde gezerken, ben evde oturuyorum?” gibi sorular geliyor. Hayat dengesi, tam da bu tip uç düşüncelerin arasında salınan sarkacı, merkeze çekmek demektir.


3. “Sıfırla Ölmek” (Die With Zero) Kavramı

Klasik bakış açısı şöyle der: Hayatın boyunca çalış, birikim yap, emekli olunca da kenarda birikmiş paranla rahat et. Hatta öldüğünde de miras bırak. Ancak “Die With Zero” kitabının yazarı Bill Perkins, hayatın akışına daha farklı bir yerden bakıyor. Diyor ki: “Hayatınızın en verimli ve en enerjik dönemlerini sadece birikim yaparak geçirirseniz, gerçekten tadını çıkarmanız gereken yaşlar elinizden kayabilir. Ayrıca miras bırakmak istiyorsanız da, hayattayken ve sevdiklerinizin ihtiyacı varken bunu yapmanız daha mantıklı olabilir.”

“Die With Zero”yu sadece “paranızı sonuna kadar harcayın” şeklinde yorumlamak eksik kalır. Asıl mesele, birikimlerinizi gerçek deneyimlere, hatıralara, öğrenmelere ve mutluluğa dönüştürebilmektir. Bu, aşırı tutumlu olup biriktirdiği parayı harcamayı bilmeyen, “İleride kullanırım” diyerek sonsuz bir ertelemeye giden ve en nihayetinde hayatının konforlu yıllarını es geçme riskine sahip herkese bir uyarı niteliği taşıyor.

Elbette “Sıfırla Ölmek” yaklaşımını hayatınıza doğrudan uygulamak, her şeyinizi satıp savıp geziye çıkmak anlamına gelmiyor. Daha çok, hayatınızda neyi ne zaman yapacağınızı planlarken ekonomik kaynaklarınızı ve yaşınızın/enerjinizin getirdiği avantajları hesaba katmanızı hatırlatıyor.

Örneğin, bir kişi 25 yaşındayken dünya turuna çıkmayı hayal ederken, maddi nedenlerle sürekli ertelerse 45’ine geldiğinde artık enerjisi, motivasyonu veya sorumlulukları farklı olabilir. “Die With Zero” tam da bu noktada, bazı deneyimleri ertelememek adına tasarrufunuzu ve yatırımınızı akıllıca yönetmenizi, deneyimler için de bütçe ayırmanızı öneriyor.


4. Az veya Çok Tasarruf Etmek

Çok Fazla Tasarruf Etmek: “Nasıl çok fazla tasarruf edilir ki?” diye düşünebilirsiniz. Ama inanın, kendisini o kadar kısıtlayan insanlar var ki neredeyse “para harcama fobisi” geliştirmiş durumdalar. Birikim yapmak uğruna sosyal hayattan tamamen çekilmek, mutlu eden ufak zevkleri bile “gereksiz harcama” olarak görmek, sevdiklerinizle dışarıda bir yemek yemekten bile kaçınmak, hayatın keyifli yanlarını ıskalamanıza sebep olabilir. Yıllar geçtikten sonra, geriye dönüp baktığınızda anı biriktirmek yerine sadece bankadaki rakamları büyüttüğünüzü fark edebilirsiniz. Bu, finansal özgürlüğe katkı sağlarken, duygusal yorgunluğu da aynı oranda artıracaktır.

Çok Az Tasarruf Etmek: Diğer uçta, “Hayat kısa, tadını çıkar” mottosunu dozajında kullanmayanlar var. Eğer hiç kenara para koymuyorsanız, gelecekte kendinizi bir “düşük gelir—yüksek harcama” sarmalı içinde bulabilirsiniz. Özellikle genç yaşlarda kazanılan para, hayata pozitif şeyler katıyorsa sorun yok gibi görünebilir; ancak yaş ilerledikçe sorumluluklar artar ve gelirinizle bağlantılı harcamalar da değişir. 30’lu yaşlarda çocuğunuzun eğitimi, ev kirası, sağlığınız gibi konular devreye girdiğinde, hiç birikiminiz yoksa işte o zaman “Keşke az da olsa birikim yapsaydım” pişmanlığı ortaya çıkar.

Her iki uç senaryonun yarattığı pişmanlıklar, bizi denge kavramına yeniden getiriyor. Ne hayatımızı sıfıra indirgeyecek kadar aşırı tutumlu ne de geleceğimizi riske atacak kadar umursamaz olmak istiyoruz. Bu ikisinin ortasında, kendi kişisel önceliklerimiz ve sorumluluklarımız çerçevesinde bir yol bulabilmek, en ideal yaklaşım gibi görünüyor.


5. Sonuç

Bu yazının özünde anlatmak istediğim şey, ne tamamen bugüne odaklanıp yarını boş vermek ne de sadece yarın için yaşayıp bugünü yok saymak. Her şey denge meselesi. “Sıfırla Ölmek” yaklaşımı bize, birikimle birlikte deneyimlere ve hayata da yatırım yapmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Hayat dengesi ise, hem bugünkü mutluluğumuz hem de gelecekteki güvenliğimiz için çaba sarf etmemizi gerektiriyor. Aşırı uçlara savrulmadan, sağduyulu bir planlamayla, tasarruf oranımızı belirleyebilir ve kendimize yatırım yapabiliriz.

Finansal bağımsızlık, uzun bir yolculuk ve kişiye özgü. Kimisi için 10 yıl kimisi için 20 yıl sürebilir. Ama önemli olan yolculuk süresince de hayatın tadını çıkarmayı unutmamak. Unutmayın, para ancak size zaman ve özgürlük sunuyorsa değerlidir. Çünkü asıl değerli olan, vaktimiz ve sağlığımızdır.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Bay Tutumlu

2 Yorum

  1. cem çiğdem cem çiğdem 8 Mart 2025

    üstad muhteşem bir yazı olmuş
    sizin muhteşem tasarruf ve finansal özgürlük planınıza bes de eklendiğinde bence daha büyük etkileri olabilir
    sizden bes ile ilgilide bi çalışma görsek süper olur diye düşünüyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir